Mevlana Celalettin’i Selçuki Hazretleri bir gün Güzel sesli Hafızın okuduğu Kur’an’ı gözyaşıyla dinliyordu.
Bu sırada elini ağzına kapayarak esneyen uykulu bir adam, Mevlânâ’nın gözyaşlarını görünce bir mana veremeyerek sordu:
-Efendi niçin ağlıyorsunuz, ağlanacak bir şey mi var ortada?
Mevlânâ uykulu adamı uyaracak şekilde cevap verdi:
-Güzel sesli hafızlardan gelen Kur’an sesi bana, cennet kapısının açılış sesi gibi geliyor da ondan, dedi.
Esnemeye devam eden adam da başını sallayarak:
-Bana da öyle geliyor, dedi. Mevlânâ uykulu adama aradaki farkı fark ettirme gereği duydu:
-Senin duyduğun ses, cennet kapısının açılış değil, kapanış sesi olmalıdır. Çünkü dedi, açılış sesi gözyaşı döktürür, kapanış sesi ise uyku getirir!.
Uykulu adamın gözleri bundan sonra parladı birden..
Kazancımız Helal Olmalı
Dinlediğimiz şeyler, yediğimiz yemekler, konuştuğumuz cümleler, ortamlarımız, arkadaşlarımız, evlerimiz iş yerlerimiz bizim için Cennete açılan kapının sesimi yoksa Allah’ımız muhafaza buyursun Cennet kapısının yüzümüze kapanış sesimi?
Yediklerimiz, içtiklerimiz, dinlediklerimiz, ticaretimiz alışverişimiz bizlere birşeylerin sesini duyurmalı tadını aldırmalı, lezzetini hissettirmeli ruhumuzu titretmeli.
Mevlânâ Hazretleri buyurur:
“Bu seher benden ilham kesildi. Anladım ki vücuduma şüpheli birkaç lokma girdi. Bilgi de hikmet de helâl lokmadan doğar. Aşk da merhamet de helâl lokmanın mahsûlüdür. Eğer bir lokmadan gaflet meydana gelirse, bil ki o lokma şüpheli veya haramdır.”
“Nûr ve kemâli artıran lokma, helâl kazançtan elde edilen lokmadır.”
Merhamet Olmayanda İnsanlık Yoktur.
Aksayarak yürüyen bir köpek gördüğümüzde umursamalıyız monoton olmamalıyız.
Soğukta kalan haşaratın hali ne oluyor diye tefekkür etmeliyiz ruhsuz olmamalıyız.
Kendimizi kontrol etmeliyiz.
Duygulanma özelliğimiz çalışıyor mu! Yanımızdan geçen bir ambulans bizi dua’ya sevk etmeli
Ağlama yeteneğimizi devam ettirebiliyor muyuz! Bacakları kesilen köpeğin haberine üzülebilmeliyiz.
Tefekkür mekanizmamız faal mi! Bugün mezarlığa gömülenler var, onlardan biride ben olabilirdim diyebilmeliyiz.
Empati (duygudaşlık)kurabilme kabiliyetimiz varmı! Sokakta sızmış bir sarhoşu gördüğümüzde kınamamalı duygudaşlık(empati) yapmalıyız.
Allah Kadirmidir?
Rivayet edilirki, bir gün hazreti pir şeyh Seyyid Abdülkadir Geylani hazretleri Bağdat'ın eski sokaklarında talebeleri ile birlikte yürürken yolun kenarında sızmış, üstü başı perişan bir sarhoş durdurur onu Ve ona;
Ey Abdülkadir Allah Kadir midir değil midir? diye sorar.
Hazreti şeyh'te gülümser ve evet Kadirdir der.
Sarhoş ikinci kez, Ey Abdülkadir Allah Kadir midir değil midir? Diye sorar .
Hazreti şeyh yine gülümser ve evet Kadirdir der .
Adam üçüncü kez sorar:
Ey Abdülkadir Allah Kadir midir değil midir?
Hazreti şeyh bu sefer ağlar ve secdeye kapanır ve üç sefer: Kadirdir Kadirdir Kadirdir, der.
Sonra talebelerine o sarhoşu götürüp yıkamalarını ve o sarhoşa ikram etmelerini emreder.
Bu değişik diyaloğa şahit olan talebeler hiç bir şey Anlamaz ve hazreti şeyh'e sarhoşun neyi sorduğunu ve onun verdiği cevapların manasını sorarlar.
Hazreti şeyh'te şöyle açıklar:
Birincide bana, Allah beni affetmeye Kadir midir değil midir dedi, bende kadirdir dedim.
İkincide bana Allah beni senin yerine koymaya kadir midir dedi, bende evet kadirdir dedim.
Üçüncü de bana, seni benim yerime koymaya Kadir midir dedi, bende korkumdan ağladım ve Kadirdir Kadirdir Kadirdir, dedim.
Ve secdeye kapanıp Allah'a hidayet nimetini benden almasın ve âfiyetini üzerime daim kılsın diye dua ettim, dedi.
İçinde bulduğun durum seni gurur ve kibire götürmesin.Bulunduğun makam ve mevki seni insanları hakir görmeye sebep olmasın.
İlmin seni herkesten üstün görmeye itmesin.
Ve şunu iyi bil ki : düşmez kalkmaz tek Allah'tır.
Bugün sen bu durumda isen bil ki bu Allah'ın rahmetiyle hasıl olmuştur, sen hakettin diye değil!
Bugün seni bu duruma getiren yarın seni beğenmediğin kişinin konumuna getirmeye, onu da senin konumuna getirmeye Kadirdir.
Bunu böyle bil ve gereğince yaşa...buyurmuşlardır
Müslümanın Derdi İle Dertlenmeliyiz
His varmı, merhamet varmı, ruh varmı, Gönlüne gelen manevi lezzetler varmı!.. kendimizi kontrol etmeliyiz.
Yeryüzünde olup biten olumsuzluklara, zulümlere, vicdansızlıklara karşı Ruhumuz bir reaksiyon göstermiyorsa İnsanlığımızı yitiriyoruz demektir gene Hazreti Mevlana’nın ışığından aktaralım
Şems bana bir şey öğretti:
«Dünyada bir tek mü’min üşüyorsa, ısınma hakkına sahip değilsin!»
Biliyorum ki yeryüzünde üşüyen mü’minler var; ben artık ısınamıyorum!..” buyuruyor..
Dünyadaki imansızlar imana gelmeden biz nasıl imana geleceğiz!
Dünyadaki açlar doymadan biz nasıl yemek beğeneceğiz!
Dünyadaki zulümler bitmeden biz nasıl hakka hamdedeceğiz!
Sokaklarda yaşanan fuhşiyat bizi rahatsız etmiyorsa biz nasıl Hakka Kul olacağız!
Tefekkür Ehli Olmalıyız
Mevlânâ Hazretleri buyurur:
“Ey kardeş! Sen, tefekkür ile hayat bulmalısın… Eğer tefekkürün gül ise, sen gül bahçesindesin. Tefekkürün diken ise, külhan kütüğüsün!”
Bizim tefekkürümüz en güzel araba
Bizim tefekkürümüz en güzel telefon
Bizim tefekkürümüz en güzel kıyafetler olmamalı.
Giderek metalaşan bir insan,
Her türlü alışveriş sitesinin abonesi ve kölesi olmuş, her yeni çıkan modelin bağımlısı olmuş, şehrin gürültüsü ve kapitalizmin çarkları arasında kendini öğüten insanoğlu.
Giderek duyguları körelen ağlamayan, hissetmeyen, düşünmeyen tefekkür etmeyen, avm lerde ahiretin unutulduğu mutasyona uğramış insanoğlu..
Harcadıkça mutlu olacağını zanneden ama harcadıkça tükenen tüketim bağımlısı nesiller…
Onlarca kıyafet, yüzlerce aksesuar, binlerce boş vakit netice bunalım..
Bilesiniz ki gönüller ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur.
Ra'd Suresi -28
Gerçeğine karşı kürek çeken ve bir girdaba sürüklenen insanlık olmamalıyız.
Peki Dünyalığı tamamen mi terk edelim
Hadiste; “Hiç ölmeyeceğini zanneden biri gibi çalış, yarın ölecek biri gibi de tedbirli ol.” (Câmiu’s-Sagîr, II/12, Hadis No:1201) buyuruluyor.
Bindiğin arabaya tefekkürle bin şükürle bin.
Yediğin yemeği helalinden ve besmele ile sağ elinle ye.
Vücudun sağlıklı ve hiçbir sorunun yok, Namaz kılmadan bunun şükrü tam olmaz
Yakışıklı olman, mal sahibi olman, güzel giyinmen seni kibire ve gurura sevk etmesin
Yanından arabanla defalarca geçtiğin o kabristana birgün sende gideceksin
İnsanlarda görülen olumsuzluklara, sıkıntılara Müslümanın Elinden bir şey gelmiyorsa bile üzülmelidir, dertli olmalıdır. Dert edinmelidir zira
Rasûlullâh (sav)
“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecekki o vakit müminin kalbi tuzun suda eridiği gibi eriyecek!” buyurdu.
“Niçin eriyecek yâ Rasûlallah?” diye sorulduğunda:
“Kötülükleri görüpde onları değiştirmeye güç yetiremediği için ”buyurdular.
Dünya’ya Aşırı Bağlılık Felaket Getirir
Noeli kutlama diyorsun yaşam tarzım karışamazsın diyor
Faizle iş yapma diyorsun bu devirde faizle iş yapmayan mı kaldı diyor
Piyango haramdır diyorsun, senede bir defa yapıyorum ne olacak ki diyor.
Elinden bir şey gelmiyor artık söyleyemiyorsun sadece üzülüyorsun onu da Allah nasip etti ise
Kişinin bazı olumsuzlukları değiştirmeye gücü yetmese bile bunu ne kadar dert edinip edinmediğine bakılacak, belki Cennet kapısının açılış sesini duymayı Cenab-ı Allah bize nasip edecektir.
Dünyalık konusunda hırs yapılmamalıdır.
İsa Peygamber ile Yolculuk.
Bir adam İsa aleyhisselam ile arkadaşlık yapmak ister. Büyük nebi kırmaz, birlikte yola çıkarlar... Bir miktar yürüdükten sonra su başında dururlar. Yanlarında üç ekmek vardır. Ekmeğin ikisini yerler. İsa aleyhisselam gidip su içer, döndüğünde üçüncü ekmeği göremeyince sorar:
-Ekmeğe ne oldu?
-Bilmiyorum, cevabını alır...
Hazret-i İsa arkadaşı ile yola devam eder. Hayli acıkırlar. İki geyik yavrusuna rastlarlar. İsa aleyhisselam yavrulardan birini çağırır, koşa koşa gelir. Keser, pişirir ve yerler. Sonra "Allahın izni ile kalk" der. Geyik yavrusu dirilip annesinin yanına gider. İsa aleyhisselam arkadaşına dönüp yine sorar:
-Sana bu mucizeyi gösteren Allahın adına yemin veriyorum! Söyle o ekmeği kim aldı?
-Bilmiyorum.
Yola devam eder, bir nehirle karşılaşırlar. Köprü yok, sandal yok. Karşıya geçmeleri lâzım. İsa aleyhisselam adamın elini tutar, burula burula akan coşkun suların üstünde yürürler. Tekrar sorar:
-Bana bu mucizeyi veren Allahü teala aşkına söyle ekmek ne oldu?
-Bilmem, haberim olsa söylerim.
Nihayet ovaya inerler. İsa aleyhisselam bir miktar toprak yığar ve dua eder. Küçük tepecik çil çil altın hâline döner. Bunu üçe taksim eder. "Biri benim" buyurur, "biri senin, üçüncü de kayıp ekmeği yiyenin!" Hemen itiraf eder;
-O ekmeği ben yemiştim!..
İsa aleyhisselam;
-Al üçü de senin olsun, deyip ayrılır. Adam altınları nasıl taşıyacağını düşünürken iki harami gelir:
-Bizi de ortak et, eğer eceline susamadınsa...
-Zaten üç parça, gelin paylaşalım.
Altınları koyacak torba ve yiyecek alsın diye haramilerden birini kasabaya gönderirler. Onun da dünya sevgisi ağır basar, "dur şunları zehirleyeyim" der, "altınların hepsi bana kalsın."
Bekleyenler de ihanet içindedirler. "Var mısın onu öldürelim" derler, "üçe değil ikiye bölmek varken..."
Nitekim yemeklerle çuvallarla gelen arkadaşlarına saldırır, acımadan katlederler. Sonra oturup yemeği yerler.
Zehir kanlarına işler, peş peşe toprağa düşerler...
İsa aleyhisselam dönüşte bakar ki altınlar olduğu gibi ortada durmakta ve başında üç ceset yatmakta. İbretle bakar ve şöyle buyururlar: "İşte dünya!"
İnsanlardan öyleleri de vardır ki, "Ey rabbimiz! Bize bu dünyada da iyilik ver, öteki dünyada da iyilik ver; bizi cehennem azabından koru" derler. Bakara Suresi – 201
Rabbimize Emanet Olalım…
Yorum Yazın